Sabah
A katmanı
Hava sıcak, içeriden üşüyor bedenim. Bir tepeden bakıyorum tabiata. Çekirge kanadı, cırcır böceği, sabah ezanı, saba makamı, çiseliyor yağmur, bel ve sırt bölgesinde bir uyuşma, ensenin sağ kesiminde karıncalanma, sol kolumda tüyler diken diken... Boz bir renk var gökyüzünde, pembe, turuncu böyle toprak rengi gibi mi? Hepsi birbirine mi karışmış da bir renk olmuş işte… Havanın kokusu her zamankinden daha yoğun, keskin… Boyum biraz daha uzamış. Toprak uyanmış, martılar gülmekten katılıyor. Bir kırkayak ahenkle yürüyor toprağın üzerinde, gün hamile, suyu geldi gelecek, sesi geliyor bir yerlerden. Yağmur yağıyor, toprağa değiyor. Nefes alıyorum.
Toprak kokuyor her yer.
Beşik
B katmanı
Doğdum. Üç gün aç bıraktılar. Böyle saçma şey mi olur canım? Çok kızdım onlara, bu yüzden üç gün boyunca hain planlar hazırladım, hepsini projeye dökerken, projeler yerlere saçıldı, etraf rezil oldu. Ortalığı toparlamak için yürüme ve konuşmaya ihtiyaç vardı, hepsini gerçekleştirmek çok masraflı olabilirdi. En tasarruflu yolu kullanarak, yeni tanıştığım bu insanları üç gün boyunca bokumdan mahrum ettim. Hepsi kahroldu. Üçüncü günün sonunda dayanamayıp meme verdiler. Saldırdım memeye, kana kana içtim. Boğazım sütle ıslanınca kıçıma yediğim şaplakları, çöpe yollanan göbek kordonumu, hep bir ağızdan konuşup kafa şişirmeleri, anlamsız bakışları ve üç günlük açlık eziyetinin hepsini unuttum. Yumuşadım birden, hepsini affettim.
Kalbimin yumuşamasının etkisi ile sıçtım. Kıçımın altına toprak döşediler, üzerini bezle sardılar. Kıçıma sarılan toprağa bir kırkayak karışmıştı; saatlerce havasızlık, pis koku ve rutubete direndi. Altımdaki toprağın alınmasını sabırla bekledi. Bez azıcık gevşeyince kıçımdan sıyrılıp kaçtı. Yeniden döşediler toprağımı, bezle sardılar, yeniden açtılar.
Sonra yeniden döşediler.
Gün C katmanı
Sandığı yerinden aldı. Kara kaplı defterler, sarı sayfalar, dosyalar, kâğıtlar, tarihler, notlar, notlar…
“Rahatsız bu kadın…”
“Orhan’dan nefret ediyorum”
“İçim o kadar acıyor ki…”
“Rica etsem?”
“Bakalım neler olacak?”
“Sevmiyorum seni artık”
“Ferdi’ye sevgilerimle…”
“Menekşe gözlerde vefa kalmamış”
“Görmedim ömrümün asude geçen bir demini”
Artık fazlasıyla asude geçiyordu günleri. Sanki hiçbir yerde yokmuş, Daha önceden hiçbir yerde olmamış gibiydi.
Hayal gibi, rüya gibi… Kâğıtlara baktı, baktı, baktı... Fazlasıyla ilgisiz ve donuktu.
Tarihi ve saatiyle kaydedilmiş olaylar bir türlü gözünün önünde canlanmıyordu. Hafızasını yokladı.
Sadece topraktan yapılmış bir bilye buldu. Burnunu yokladı. Bilyenin kokusu çıktı.
Hiç ağlamadı.
Gece D katmanı
Yıldızların altında, toprak damın üstünde, in cin top oynar, periler halaylara tutuşur, gözlerinden ateş saçan paşalar hatırına sofralar kurulur, cambazlar ip atlar, düzenbazlar ceplerindeki bütün paraları ortalığa saçar, gözlerinden ateş saçan paşalardan biri çorbasında kırkayak bulduğu için etrafa dehşet saçardı. Bu olayların hepsi arka fonda beyaz gömlekli adam ve kadınlardan oluşan koro eşliğinde, ben anamım beşiğini tıngır mıngır sallarken olurdu. Anam uyuduktan sonra, Emine’lere kahve içmeye giderdim. Alâeddin gelirdi yanımıza, Kelile, Sinbad, Chuckie, Fredy Mercury… Devler ve cadıları da çağırırdık, isimleri olmadığı için onları ıslıkla çağırırdık. Hep birlikte oturur ruh çağırırdık. Gece vakti hepimiz sakız çiğnerdik. Üstü başı toz topraklı cesetler avuçlarındaki kırkayakları üzerimize silkelerdi. Kırkayaklar dile gelirdi.
Hikâyeler anlatılır, gün gelene kadar şarkılar söylerdik.
Gün gelir, “dağılın ulan!” diye bağırırdı.
Mezar
Son Katman
Dedikodu, medeniyet, haksızlık, tecavüz, kötülük, asalet, hainlik, talim, hırs, intikam, terbiye, kan. Parçalanmış eller, oyulmuş gözler, sarkan diller, çürümüş kemikler, anal, oral, fallik temaslar, yanmış et, paslanmış ceset, demir, azot, potasyum, karbon, oksit…
Akşam. Yeme ihtiyacı, güvenlik ihtiyacı, şefkat ihtiyacı, saygınlık ihtiyacı. Beğenilme arzusu. Cumartesi. “Arzu ve Lanetin Pornosu” adlı bir film izlemiş miydim hiç? İkindi. İçimdeki yüzlerce kişi konuşuyor, anlamsız ve korkunç sesler var. Pazartesi. Midem konuşuyor, bağırsaklarım, karaciğerim, gözüm, burnum, kulağım… Cuma. Durmadan konuşuyorlar, Salı.”R ve L Harflerinin Fonetiğindeki Dehşet” diye bir bilimsel çalışma yapılmış mıydı? Çarşamba. Bir kırkayak tırnağımı yiyor.
Son katmanda, sadece ben… Şimdi bana korkunç bir şeyler anlat, dişlerim sökülsün sıkmaktan, derimi yüzerken damarlarım parmaklarımdan sarksın, korkunç bir şeyler anlat, etlerimizi parçalayalım. İşte ben, mutlak çıplak, tertemiz, oksitlendim, parçalarıma ayrıldım, her zerrem azota batırılıp yağda pişirildi, tuzsuz fakat lezzetli, aynı sen.
Yoksa hiç kötülük yok muydu içimizde?
Mahalle Baskısı/Ocak'12