Karanlık ve sessizlikten sonra beynin kıvrımlarında yaklaşık yedi saattir her şey kendi sakin rutininde akmaya devam ederken, bir saat geldi, saniye saniye akan zamanda bir an geldi ve bilinç hali ışıklı bir duş gibi H.'nin beyninin her yanına yayıldı. İçinden söylenirken, ayakları vücudunun gerilimine dayanamadı, yarı uykulu uyanık halde ayaklarıyla havayı dakikalarca tekmeledi. Gün ışığı gövdesindeki bilinci aydınlattıkça kalbi kaygının karanlığına gömülüyordu. Gündüz hiç de hazır olmadığı bir zamanda gelip çatmıştı. Gözlerini sıktı. Uyandığını reddetmeye çalışarak yorganın altına kıvrıldı. Derin derin düşüncelere daldı. Yorganın altındaki H. şimdi H. olmasaydı, başka kim olabilirdi? Başka biri olsaydı şimdi yorganın altında olmaz mıydı? Şu anda yorganın dışında başka bir hayatı olsaydı? Başka birinin bir günü ona bağışlansaydı? Bu gün yaptıklarından hiç haberi olmasaydı? Sadece bu gün kayda geçmeseydi? Ömrünün ortalama 21.347 gününden başka bu gün, yalnızca bu gün hiç hesabı yapılmadan verilmiş olsaydı?
Perma peruklu yargıç tokmağını bir kez masaya vurdu. H. nin burada ne işi vardı? Bu mahkeme salonuna nasıl gelmişti? Kafası karmaşıkarışıktı, sanki kafasında onlarca kişi vardı ve hepsi bir ağızdan durmadan konuşuyordu. Yargıç tokmağını tekrar masaya vurdu! 'Sessiz olun!' H. etrafına bakındı. Salonda kendisinden başka kimse yoktu. Yoksa salonda göremediği başkaları mı vardı? Yargıç kime sessiz olmalarını söylüyordu? 'Size söylüyorum H. konuşmalarınızı bitiriseniz kararımı açıklayacağım!' Yargıç hiddetinden dolayı yüzüne düşen permasını eliyle kaldırdı. Kararını açıklamak için derin bir nefes aldı. Demek ki H. içinden ne söylerse yargıç bunların hepsini duyabiliyordu. Az önce de peruğunun ne kadar komik olduğunu düşündüğünü de duymuş muydu? 'Evet H. duydum! Sizi bekliyorum!'
H. içini hemen susturmalıydı, çok utanmıştı. Düşüncelerini sadece yargıçın söyleyeceklerine odaklamaya çalıştı.
'Sayın H., isteğiniz üzerine bu gün size ait olmayan ve başkasına ait olan bir gün. Yani sadece bu gün H. olarak kendi sorumluluğunuzda olmayacaksınız. Bu gün J. olacaksınız. J. olmak; H. olmamak demektir. J. olarak geçirdiğiniz bu gün yaptığınız bütün eylemler H.nin sorumluluğunda değildir. Bu günden sonra bir daha J. olamayacağınız için de ve aslında J. diye biri hiç varolmadığı için geçici benliğiniz olan J. ile yaptıklarınızın hesabı kimseden sorulmayacaktır.'
J. başına gelenleri düşünüyordu. Karşısında komik peruklu bir yargıç, eliyle kapıyı işaret ediyordu. Bir mahkeme salonundaydı. Nefes alıyordu. Birden bire hayata atılmıştı. Her nasılsa bir günlük ömrü olduğunu hatırlıyordu. Kendi kendine konuşurken gözleri yargıçın peruğuna takıldı. İçinden güldü, güldü, alay etti.
Bir anda yargıçın insanların düşüncelerini okuyabildildiğini düşündü. Fakat yargıç, J. nin düşüncelerine hiç tepki vermiyordu. Bir deneme yapmak istedi. Yargıça baktı ve içinden yargıça defalarca bağırarak hakaret etti. Yargıç hareketsizce J.nin yüzüne bakıyordu. Demek ki J. içinden ne söylerse yargıç bunların hiçbirini duyamıyordu.
'Söyleyeceğiniz bir şey yoksa çıkabilirsiniz J.'
Nereye gidecekti hiç bir şey hatırlamıyordu. Kendisi bir başkası gibiydi. Fakat aynı zamanda bir başkası da değildi. Aslında başka biri miydi? Parkta ayakkabı boyayan bir boyacı mıydı? Büfede döner kesen bir aşçı mı? Yoksa çok büyük bir şirketin patronu muydu? J. Kimdi? Ne için vardı? Ne yapmak için gelmişti? Kafasında H. adında birinin hayalinden başka hiç bir şey yoktu. Bir şeyler hatırlıyor gibiydi. Fakat ancak unutulmuş bir rüyanın parçaları gibi fotoğraflar beliriyordu sadece hayalinde. Yanılıyor muydu? Bilmiyordu.
J. mahkeme salonundan dışarı çıktı. Ne kadar da tuhaf hissediyordu. Tam şu anda dışarıdan birisi onu nasıl görüyordu ise işte o olabilirdi. Belki çok güzel bir evi vardı. Belki istediği her şeyi yapma kudreti vardı. Belki çok özgürdü. Şimdi canı sıkılsa bu şehirden gidebilirdi. Belki hiç biri değildi. Çok dertliydi. Sanki elleri kolları bağlanmış gibiydi. Sahil boyu yürüdü. Evinin bahçesindeki kutuya çöp atan bir adam gördü. Adam çöpü attıktan sonra etrafı kollayarak, kaçarcasına yandaki eve girdi, J. adamı uzun uzun izledikten sonra, adamın girdiği evin asıl evi olduğunu farketti. Fakat çöpünü öteki bahçenin kutusuna atmıştı. Adamın kendi bahçesindeki çöp kutusu bomboştu. Öteki bahçenin kutusu ağzına kadar dolmuştu.
J. 'acaba?' dedi içinden, 'adamla konuşursam, benim neler yaşadığımı nasıl biri olduğumu tahmin edebilir miydi?' Eğer adama adının H. olduğunu söyleseydi aslında adam onun J. olduğunu anlar mıydı? Adama kendini tanıttığında J. yahut H. demesinin adam için bir önemi olur muydu?
'Merhaba ben J. Öteki Caddeye nasıl çıkabilirim?' adam elinde başka bir çöp poşetiyle J.nin sorusuna yüzüne hiç bakmadan 'şu yolun sonu'dedi. J. arkasından adamı izledi. Adam elindeki çöp poşetini bu kez de iki yan binadaki evin önündeki çöp kutusuna attı. Tekrar etrafı kolladı kaçarak kendi evine girdi.
J. Öteki Caddeye yürümeye devam ederken önünde koca bir günün olduğunu farketti. Kocaman, korkunç bir bütün gün! Ellerini cebine attı. Cebinde biraz para vardı. Cebindeki parayla şarap aldı. Öteki Caddenin sonundaki bankta şarabını içtikten sonra üzerine bir rehavet çöktü. Bir kaç saati kendini uyuşturarak geçirmeyi başardı. Etrafta pek insan yoktu. Biraz denizi seyretti, martıları, ağaçları, parkta yürüyen bir iki kişinin konuşmalarını dinledi. Ne tuhaftı, birazdan bu gün bitecek ve J. sonsuza kadar kaybolacaktı. Acaba şimdi izlediği bu iki insan evlerine mi gidecekti? Evleri kaç odalıydı? Evlerindeki mobilyalardan memnunlar mıydı? Kavgalı oldukları bir arkadaşları var mıydı? Sabah uyandıklarında nasıl hissediyorlardı? Her sabah tekrar tekrar uyanmak nasıl bir histi? Ne tuhaftı, birazdan bu gün bitecek ve J. sonsuza kadar kaybolacaktı. Hayatında varolan tek şey buydu ve her nefes alışında bu gün birazcık daha bitiyordu.
Cebinden saatini çıkardı. 5 saat geçmişti. 3 saat daha nasıl geçecekti? Kalbi, zamanın bir an önce geçip bitmesini isteyen ve geçen her 15 dakikada derin bir kedere boğulan iki ucun arasında bir sarkaç gibi salınıyordu.
Zamanı nasıl geçmeliydi? Biraz yürürse daha mı iyi hissederdi? Yoksa önünden geçen insanlarla biraz sohbet mi etseydi? Şimdi lüks bir jakuzide keyif çatsaydı kalbindeki bu kederden kurtulabilir miydi? Doğa ile içiçe olmak daha mı iyi olurdu? Denize atlayıp oyuna son mu vermeliydi?
J. içinden bu yaşadığının hiç adil olmadığını düşündü.Hiç bir hazırlığı olmaksızın, birdenbire olanaklar yumağının içine atılmıştı. 'Acaba' dedi içinden, 'J. olmasaydım mesela H. olsaydım?' Geçmişe dair bir izi olsaydı. Aynı davranışları tekrar tekrar yapmış olsaydı? Yaklaşık 14.576 gündür aynı duyguları tekrar tekrar hissetmiş olsaydı? Hayatı hakkında fazlaca tecrübeli olabilir miydi? Olanaklar içinden rahatlıkla seçim yapabilir miydi? Seçtiğinden dolayı içi rahat olabilir miydi?
J. , J olarak ne yaparsa yapsın kazandığı bu bedava günün layıkıyla geçiremeyeceğini düşünüyordu. Yapacağı hiç bir şeyden emin olamayacağına göre; kalan zamanın bitmesini hiç hareket etmeden beklemek en iyisi olacaktı. Hiç bir iz, hiç bir yaşantı belirtisi bırakmamalıydı arkasında. Buraya gelenler bir zamanlar burada J. diye birinin yaşamış olduğunu anlamamalıydılar. Evet, en doğru yol bu olmalıydı. J. elindeki şarabın son yudumunu yere döktü. Şişeyi aldı. Ayağa kalktı. Şişeyi oturduğu bankın üç metre ilerisindeki küçük çöp kutusuna attı. Tekrar oturduğu banka geldi. Bankın önündeki küçük çöp kutusunu kontrol etti. Çöp kutusu bomboştu.
Sessizce oturdu. Bekledi. Bekledi.
H. o gün yataktan hiç çıkmak istemiyordu.Gördüğü tuhaf rüyayı hatırlamaya çalışıyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder